St
Andrews / İSKOÇYA
Dolu dolu iki gün geçirdiğimiz Edinburgh gezimizin ardından son günümüzü (30 temmuz) yakın çevre gezilerine ayırdık. Otelden aldığımız farklı tur firmalarının gezi broşürlerinde günübirlik, iki veya 3 günlük tur paketleri olduğunu öğrendik. Zamanınız varsa kuzey batı İskoçya’ya kadar olan 3 günlük kuzey turuna (Skye, The Highlands ve Loch Ness) katılmanızı tavsiye ederim (114 pound).
Bizim zamanımız sadece bir gün
ile kısıtlı olduğundan broşürlerdeki üç seçenek arasında kararsız kaldık. Ya Dan
Brown’un Da Vinci’nin Şifresi kitabındaki gizemli Rosslyn Chapel’in ve viski imalathanesi Gelenkinchie Distillery de
olduğu 7,5 saatlik güney turu (32 pound), ya Loch Ness, Glencoe, The Highlands’in
dahil olduğu 12,5 saatlik mini kuzey turu (40 pound), ya da 8,5 saatlik St
Andrews&The Fishing Village of Fife turu (34 pound) yapacaktık. Bu seçenekler arasında karar vermeye çalışırken
yolda Türk olduğumuzu anlayan David isimli bir tur operatörü ile karşılaştık.
THY’nin Edinburgh’a direkt uçuşa başlamasının getirdiği fırsatı değerlendirmek
isteyen ve ertesi hafta İstanbul’a gelecek olan David’den St Andrews’a
gitmemizin hem zaman hem de maliyet anlamında daha uygun olduğunu öğrendik.
Onun tavsiyesine uyarak ertesi sabah 09:30’da, otelimize sadece 300 m mesafede
olan Şehirlerarası Otobüs Teminali’nden X59 otobüslerine binmek üzere yola
koyulduk. Bilet aldığımız bayanın “ekonomik” diye X60 numaralı otobüsü
önermesini memnuniyetle kabul ederek, 4 kişi için 17 pound ödeyerek, bizdeki
körüklü otobüsün muadili olan otobüse atladık.
Ayakta gitmenin yasak olduğu bu
otobüsle, David’in 1 saat 45 dakikada gideceğini belirttiği mesafeyi, yol
üzerindeki tüm köylerde, kasabalarda durarak tam 2 saat 45 dakikada aldık.
Yolculuğun ortasında otobüse binen ve yanıma oturan İskoçyalı geniş yapılı
yaşlı bayanın konuşmalarını anlamak için verdiğim çaba, İngilizce öğrenmeye
başladığım ortaokul yıllarındaki ümitsizliğimi anımsattı. Hani derler ya, “kendi
konuşur, kendi güler”, işte o şekilde 1,5 saat süren bu birliktelik boyunca
tanıdık kelimeleri anlamlandırmaya, kimi zaman da konuşmayı istediğim tarafa
yönlendirmek için konu başlığı açmaya çalıştım. Otobüste karşı çaprazımda
oturan eşim ve arkadaşlarımın halime verdikleri tepkiyi ancak fark ettim. Bayanın
anlatımları arasında kolumu dürterek teyit istediği kısımlara verdiğim tepki
onları oldukça keyiflendirmişti. Neyse, sonunda St Andrews’a geldik. Hemen
belirtmeliyim ki İskoçlar gerçekten çok yardımsever. Terminal son durakta
indikten sonra şehir merkezini tarif eden yolculuk arkadaşım, sıkı sıkı tembih
ederek doğru yolda gittiğimizden emin olana kadar arkamızdan takip ettiJ
Golfün Anavatanı
Golf sporunun kurallarını koyan
tüzel kişilik olan R&A (Royal & Ancient Club House) 1764 yılında burada
kurulmuş. Bu oyunda 22 olan delik sayısı, günümüz standart formatı olan 18’e bu
kurum tarafından indirilmiş. Geziniz sırasında zamanınız varsa yeni başlayanlar
için 9 delikli Balgove Course öneriliyor.
St Andrews Katedrali
İskoçya’nın en büyük ve meşhur
katedrali olan St Andrews Katedrali burada deniz kenarında yer alıyor. 1130
yılında inşa edilen 33 m’lik St Rule Kulesine çıkınız, manzara süper.
St Andrews Kalesi
İlk yapımı 1189 yılına kadar
uzanan ve zaman içinde önem kazanan kayalıklar üzerindeki bu ortaçağdan kalma
kale kalıntısı, tarih boyunca önemli şahsiyetlere hem ev sahipliği hem de
zindan görevini görmüş.Kalenin altında yer alan mahzen ve tünelin tarihi de ilginç. Protestan vaazcı George Wishart 1546 yılında Katolik Kardinal David Beaton tarafından önce tutsak edilmiş, yargılamanın hemen ardından da, giderek kuvvetlenen Protestanlara gözdağı vermek adına kale surları önünde yakılmış. Buna misilleme olarak kalenin altından tünel kazarak içeri giren Wishart’ın arkadaşları da kardinale sürpriz yaparak kendisini kale surlarından aşağıatarak Protestanların öcünü almışlar. Görmenizi tavsiye ederim.
St Andrews Üniversitesi
Prens William’ın mezun olduğu
bu okulda okumayı çok isterdim. Tarih ve doğanın iç içe olduğu bu okuldan mezun
olanların önemli yerlere geldiğini öğrendimJ Üniversite
açık olduğunda şehir nüfüsunun üçte birini öğrenciler oluşturuyormuş. İngiltere’nin
en eski üçüncü üniversiteymiş.
St Andrews ismi nereden
geliyor?
St Andrews İsa’nın 12
Havarisinden üçüncüsü, St.Peter’in kardeşi. İskoçya’ya hatta İngiltereye hiç
gelmemiş olmasına rağmen, Hıristiyanlığın İskoçlar tarafından tanınmaya
başlandığı MS 5.-7. yy takiben, ülkenin (ve Rusya’nın) koruyucu azizi olarak kabul
edilmiş. Çapraz çarmıha gerilerek öldürüldüğü için İskoçya’nın mavi zemin
üzerine konumlandırılmış beyaz çaprazlı çarmıhının olduğu milli bayraklarına St
Andrews deniyor.
Sözün Özü
St Andrews küçük ama tarihi bir
destinasyon. 3 ana caddenin olduğu St Andrews’ü yukarıda belirttiğim noktalarda
durmadan baştan sona dolaşmak en fazla 35-40 dakika sürer. Market Street, South
Street ve North Street olmak üzere üç ana caddesi olan St Andrews’ün cafe ve az
sayıdaki restaurantları bu caddelerde. Buraya has bir yemek yok.Burada geçirilecek 4 saat ardından çevre yerleşimlere gidebilirsiniz. Güzel bir tecrübe oldu. Edinburgh’a dönüşümüzü, David’in belirttiği X59 no’lu konforlu otobüsle yaptık. 1 saat 45 dk süren yolculuk boyunca kah şiddetli yağan yağmurun kah açan güneşin altında şekerleme yaparak ve dinlenerek keyifli şekilde gerçekleştirdik.
Gitmedim diye çok hayıflandım önümüzdeki yaz ilk fırsatta gidecem paylaşım için tşk.çok güzel olmuş emeğinizi takdir ettim
YanıtlaSil