Tarih: 03-12 Kasım 2011
Güzergah: İstanbul – LA – Las
Vegas – San Francisco - İstanbul
Planlama:
Uçak biletimizi www.ekobilet.com’dan
temmuz başında satın aldık. 1)İstanbul-LA, 2)Las Vegas-San Francisco, 3)San
Francisco-İstanbul güzergahları için haziran ayında 650 €’dan başlayan hesaplı uçuş
alternatifleri, sürenin yakınlaşması ile birlikte azalmaya başladı. Ağustos
başında 840 €’ya ara uçuş dahil yukarıda belirtiğim 3 güzergah için Delta Airlines’dan
biletleri aldık. (Delta Airlines, ara uçuş US Airways).
LA-Las Vegas: Karayolunu
kullandık. Yola çıkış günü Union Station’daki Hertz’den Chevy Traverso’yu iki
günlüğü (sigorta dahil) 390 USD ye kiraladık.
Oteller:
LA: Miyako Hotel (Downtown’da
Little Tokya denen Japon mahallesinde çok temiz ve ekonomik bir hotel. Union
İstasyonu’na 10 dk yürüme mesafesinde.
www.booking.com
adresindeki ortalama notu 7,9).
Yolculuk:
3 kasım TSI 06:30’da Ataturk
Havalimanı’ndan Air France (Delta Airlines’ın operatörü) ile Paris aktarmalı
Los Angeles uçuşumuza başladık. 3,5 saatlik uçuş ardından Paris Charles De
Gaulle Havalimanı’na TSI 10:00, yerel saat ile 09:00’da vardık. (İş yavaşlatma
eylemi nedeniyle check-in çok ızdıraplı idi). 10:45’deki AF 066 seferi ile
Paris-LA seferimiz başladı. 12 saatlik yolculuk ardından LA’ye 03.11.2011’de
yerel saat ile 14:30 gibi vardık. Doğudan batıya doğru uçtuğumuz için gün
kazandık ve aynı gün inmiş olduk.(3 kasım İstanbul çıkışı, 3 kasım LA varışı).
Los Angeles
(California)
(*)“The entertainment
capital of World”, “ shopping paradise”, “dining mecca”
Güneşli ama çok sıcak olmayan bir
havada indik (60 Fahrenheit = 15,5 C). Hava sıcaklığı fahrenheit ile
ölçülmekte. Uçaktan gördüğüm LA dikine değil, geniş bir alana enine yayılmış
büyük bir şehir. Yollar çok geniş ve planlı.
Gümrük işlemleri sırasında gümrük
polisinin güvenlik konusundaki işini büyük bir titizlikle yaptığını
görüyorsunuz. Havalimanı Downtown arasını taksi ile 20-25 dk’da sürdü ve 40 USD
ödedik. Freeway’de en soldaki baklava desenli çizgililerle belirtilmiş şerit
(Pool Cars Lane) iki ve daha fazla yolcu taşıyan araçlara ait. Pakistan asıllı
taksi şoförümüzden öğrendiğim kadarıyla yolcu olmadan bu şeridi kullanmanın
cezası 300 USD’mış.
Bu mevsimde hava saat 18:00’de
kararmaya başladı.
LA’de bize Hilda Hanım eşlik
etti, dünya tatlısı bir hanımefendisi. Eşi Karekin Bey gibi O da Pangaltı’ndan.
Karekin Bey 1978 yılında, Hilda Hanım ise 1991 yılında evlenince LA’ye gelmiş. Eğer
ki dilimizi konuşan İstanbul Hanımefendisi bir rehber arıyorsunuz, mutlaka
Hilda Hanım ile irtibata geçiniz.(0535 785 05 87).
Otele yerleşmemizi takiben, uykusuzluktan
kapanan gözlerimize rağmen, Hilda Hanım’ın aracı ile ünlü markaların bulunduğu
Rodeo Drive’a gittik. Prada’nın mağaza konsepti çok ilginçti. Saat 19:30 ve
havanın kararmış olmasına rağmen, muhit olarak çok varlıklı bir yere
geldiğinizi anlıyorsunuz.
Bizim Nişantaşı’na denk gelen
Rodeo Drive’nin akşamın bu saatinde boş olmasını yadırgadım.
Akşam yemeğimizi Grand Lux
Cafe’de yedik. Burası genelde paralı ve ünlü siyah Amerikalıların geldiği bir
mekanmış. Porsiyonlar çok büyük.
LA’de ulaşım:
Hemen belirtmeliyim ki, LA’de
mesafeler çok uzun ve ulaşım için araba zaruri. Araba kiraladığınız zaman
trafik ve park sorununu dikkate almanız lazım, çünkü park veya trafik cezası
ile karşılaşmanız ihtimal dahilinde.
Park sorunu:
·
Dikkati olunmalı, park yasakları veya süreli
park kısıtlamaları çok yaygın. Tabelalardaki uyarılara dikkat edilmesi lazım,
aksi halde ceza yemek sürpriz olmaz.
·
Kaldırım kenarlarındaki kırmızı, yeşil ve beyaz
çizginin bile anlamı var. Şöyle ki kırmızı çizgili kaldırımın yanına park
yapılmazken, yeşil çizgili kaldırımın yanına en fazla 20 dakika park
edebiliyorsunuz, beyaz çizgili kaldırımın yanında ise ancak yolcu indirip
bindirebiliyorsunuz. Parkmetreler için yanınızda mutlaka bozuk para olmalı,
bozuk para eksikliği bile park konusunda ciddi bir yük.
Not: İstanbul’da olan EDS
(Elektonik Denetim Sistemi) LA’de yeni kaldırılmış. Eskiden hız, kemer, telefon
ile konuşma veya kural ihlalleri kameralardan tespit edilmiş adresinize yüklü
cezalar gönderiliyormuş ama şikayetler üzerine uygulamaya son verilmiş.
Dikkat edilmesi gereken
hususlar:
·
Yanınıza mutlaka ADB içinde kullanılan 3 başlı
veya özel iki başlı priz alınız.
·
Park işaretlerine dikkat.
·
Tüm fiyatlara vergisizdir. Ortalama %8 gibi bir
vergi ilave edilmektedir.
·
Araç kiralarken otellerin park ücretlerini de
hesaba katınız.
·
Ortalama bahşiş %15. Bir daha uğramayacaksanız
maksimum %10 verinJ
·
ABD içindeki ara uçuşlarda valiz uygulamasına
dikkat. Yanınıza bir adet alınmasına izin var ama bagaja verdiğiniz her bir
bavul için 25 USD’den başlayan ekstralar var. Havayolu şirketi uygulamaları
genelde bagaja verilen ilk bavul için ücret istemiyor ama en ucuz bilet satan
şirketler (US Airways) ilk bagaja da 25 USD çakıyor. Alışveriş yaparken bavul
kapasitesine dikkat.
·
Giyim konusundaki alışverilerinizi şehirlerarası
yollarda bulunan outletlerden yapabilirsiniz, daha hesaplı.
Dikkat çekenler:
·
Amerika’da her şey çok büyük. Caddeler, evler,
mobilyalar, porsiyonlar, arabalar…
·
Sistem süper. Mekanizma sıkı kontrol altında.
Özgürlükler Ülkesi Amerika’nın vitrinlerinden birisi olan LA, Türkiye’ye göre
daha sıkı ve kontrol altında. Polisler çok ortalarda olmadığı anlarda bile insanlardaki
oto-kontrolü hissediyorsunuz. 1980’lerdeki Rodney King olayından sonraki isyanı
hatırlayınca bu kontrolün gerekliliği anlaşılır.
·
Varlık ile yokluğun bir arada olduğu kozmopolit
bir şehir. Amerikan Rüyası ile Kapitalizm Gerçeği…
·
Her saat mutlaka bir ambulans ve/veya itfaiye
sireni duyuyorsunuz. Meğer yangından dolayı değil, her ambulansa mutlaka itfaiyenin
de eşlik etmesi gerektiğinden kaynaklanıyormuş. Sakın panik yapmayın yada amma
da çok yangın çıkıyor bu şehirde demeyin.
·
Daha önce bu kadar evsiz insanı görmemiş ve
küresel krizi bu kadar hissetmemiştim.
Görülecek yerler;
·
Universal Studios: 1 tam günü ayırın. Union
Station’dan kalkan kırmızı metro hattı ile ulaşabilirsiniz. Biletler kişi başı
1,5$. 12 durak 20-25 dk sürüyor. Metro yolculuğu ilginç bir tecrübe imkanı da
sağlıyor. Universal Studios için giriş kişi başı 77 €. Korku Tüneli, Universal
Studios Tour, Jurasic Park ve Mummy favorilerimdi. Stüdyo çıkışındaki City Walk
gece ışıkları arasında çok keyifli.
·
Rodeo Drive: hafta sonu gündüz gözü ile
gittiğinizde, hava güzelse ve şanslıysanız ünlüleri görme imkanınız varmış.
Lüks markalara ait farklı konsepte mağazaların olduğu bir bölge.
·
Santa Monica: Hareketli ve şık alışveriş
mağazalarının bulunduğu bir sahil kasabası. İstiklal Caddesi gibi sağında
solunda mağazaların bulunduğu trafiğe kapalı ana caddesinde yeteneklerini
sergileyen farklı milletlerden insanların gösterilerini seyretmek çok keyifli. Bu
yol sizi muhteşem Santa Monica sahiline çıkarıyor.
·
Grove:
özellikle gece ışıkları altında harika. Meydana bakan LA Piazza’da
keyifli bir akşam yemeği günün yorgunluğunu unutturuyor.
·
Venice Beach: Zamanımız kısıtlı olduğundan
Venice Beach yapamadık ama buranın da görülmesini arkadaşlarım salık verdiler.
Forest Gump filminde Tom Hanks’in koşusunun bittiği yerin Venice Beach olduğunu
öğrendim.
·
Hollywod Bulvarı: Filmlerde gördüğümüz, Oscar
törenlerinin yapıldığı, ünlülerin isimlerinin yeraldığı kaldırımların olduğu bu
bulvar benim için bir hayal kırıklığı oldu. Gitmişken görülmesi gereken bir yer
ama daha keyifli yerler var, çok zaman ayırmayın derim.
·
Long Beach, Laguna Beach, New Port Beach: Araba ile trafik durumuna göre 45-60 dakika
sürüyor. Çok keyifli sahil kasabaları. Beyaz Amerikalıların ağır bastığı
varlıklı kesimin olduğu yerler. Lüks yerleşim yerlerini, vilları görüyorsunuz. Long
Beach 1900’lerin başında popüler bir sahil beldesi olarak kurulmuş. 1967
yılında Long Beach’in turistik bölge olarak yeniden doğması için Queen Mary
transatlantiği satın alınarak buraya bağlanmış. Şimdi otel olarak işletilmekte.
Tüm ihtişamıyla duruyor. Vaktiniz varsa tavsiye ederim.
·
Downtown: sabahları olan hareketlilik akşamları
kayboluyor. Hayalet kasaba gibi…
·
Nokia Centre: LA Lakers’in maçlarını yaptığı
Staples Center’in bulunduğu yer. Mavi metro hattı ile gittiğinizde Pico
durağında ineceksiniz. Özellikle haftasonu akşamları hareketli.
Sonuç: 3 gün olarak planladığımız LA gezisi için
“süre yetmedi” diyebilirim. Zaten 1 gün Universal Studios’da geçti. İmkanınız
varsa 1 hafta zaman ayırın ve San Diego dahil çevre yerleri de geziniz.